12 Ekim 2013 Cumartesi

Holywood'a İnanmıyorum.

sanat felsefesinden anladığımı söyleyemem. hatta felsefeden.
şuan karşımda duran sandalye benden daha filozof.
soru sormuyorum çünkü, cevap istiyorum. cevap veriyorum: acısız sanat olmaz, bugün parasız yapılmaz diyenlere inat. bir raskolnikov yaratmak için aç kalmak gerek. karpuz kabuğundan gemiler yapmak için imkansız olmak gerek.
Holywood'a inanmıyorum.

18 Eylül 2013 Çarşamba

SONSUZ DÖNGÜ

birkaç yıl önce adını sanını bilmeden bi belgesel izledim. fonunda ağlak sözler olmadan da etkiledi beni. birgün aklıma geldi, araştırdım. adı BARAKA. yönetmen Ron Fricke. çekimleri 24 ayrı ülkede yapılmış ve 5 yıl sürmüş. ardından yakın zamanda bir belgesel daha çektiğini öğrendim SAMSARA. aradım taradım ama yeni çıktığı için hiçbir yerde bulamadım. bugün denk geldi ve sonunda izleyebildim. izlemek için çok fazla sebep var ama fotoğrafçılığa ilginiz varsa, görsellik sizin için önemliyse kaçırmayın.

ben  burdan izledim. sırrı HD görüntüde ;) (istemiyorum böyle korsan yayın yapmayı ama billahi yok hiçbir yerde )

fragman da burda :)

hadi şimdi en yukarı çıkıp dünyayı izleyelim, en uzağa gidip dünyayı dinleyelim.













13 Ocak 2013 Pazar

Can Dostum



"Sana kadınları sorsam neleri sevdiğin hakkında bir sürü şey sayarsın. Belki bir iki kere yatmışsındır da ama bir kadının yanında uyanmanın ve mutlu olmanın ne olduğunu söyleyemezsin. 

Zorlu bir çocuksun. 

Sana savaşı sorsam Sheakspeare'den bahsedersin, değil mi? "Bir kere daha yaklaşıyoruz dostlar."  ama hiç savaş görmedin. En yakın dostunun kafası kucağında son nefesini verirken sana nasıl baktığını görmedin.

Sana aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın ama bir kadının karşısında hiç tamamen savunmasız kalmadın. Sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin. Tanrının seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu düşünmedin. Onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun. Bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı. Her şeye rağmen,kansere rağmen. Bir hastane odasında iki ay boyunca elini tutarak sabahlamak ne demek bilmiyorsun. Doktorun gözlerine baktığında “ziyaret saatleri” kuralının anlamsız olduğunu görmesi ne demek bilmiyorsun.


Gerçek kayıp ne bilmiyorsun. Çünkü hiçbir şeyi kendinden daha fazla sevmedin. Birini bu kadar sevmeye cesaret bile edememişsindir.



Sana bakınca kendine güvenen bir entelektüel görmüyorum. Ürkek bir velet görüyorum ama sen bir dahisin. Bunu kimse inkar edemez. Kimse senin derinliklerini anlayamaz.



Yetimsin değil mi?


Sırf Oliver Twist'i okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim? Bu seni anlatır mı? 


Şahsen umurumda bile değilsin. Senden bir şey öğrenemem. Sen kim olduğunu anlatmak istemezsen sırf kitap okudum diye seni anlayamam.


Anlatırsan ben varım ama sen istiyor musun? "

9 Ocak 2013 Çarşamba

Caligarizm ve Bilinçaltı


Dün gece ilk defa sessiz bir sinema filmi izledim. İlk için iyi bir tercih mi emin değilim ama filmimiz : Dr. Caligari'nin Muayenehanesi. (İzlemek isteyenler için izlediğim adres: burda )


Neler hissettim nelerrr.. Gerilmeler, kasılmalar...

Ayrı bir tadı var. Orası muhakkak. Yalnız o abartılı hareketler, jestler, mimikler, bunlara uygun müzikler ve bazen boğucu derecede karışık dekor yok mu? Hayır hayır gece korkudan uyuyamayacak kadar değil de, izlerken huzursuz edecek kadar.

Film hakkında ufak bir araştırma yaptım, bu araştırmacılığı seviyorum. Filmin psikolojik filmlerin ilk örneği olduğunu gördüm, bu önemli :) Aynı zamanda "Dışavurumcu Sinema"nın başlangıcı olarak kabul edildiğini öğrendim. Evet benim içinde bir anlam ifade etmedi ama merakıma yenilip araştırmaya devam ettim, bu araştırmacılık bazen uykusuzluğa sebep olabiliyor.

Film boyunca gördüğümüz o abartının aslında hastalıklı bir aklın çarpıklıklarını vurgulamak için yapıldığını ve bu akımın genel özelliğinin de bu olduğunu öğrendim. Çünkü sinemada dışavurumculuk bilinçaltının perdeye yansımasıymış. Tabi bunu sonradan anlıyorsunuz, yani hastalıklı bir aklın varlığını :) Film süresince bazı tuhaflıklar olduğunu sezmemek mümkün değil ama sonun bu olacağı, özellikle 1920 yapımı bir film için çok mümkün değilmiş gibiydi. Daha fazla bir şey söylemeyeyim ben yahu izleyin. İzleyin izleyin...

Yalnız burda bir şey hatırlatmak istiyorum. Günlük hayatta, normal-anormal ayrımı bu kadar net olamıyor. Sadece "haa o mu biraz değişik bi insan." deniliyor. Keşke her insana psikolojik problemler hakkında bir farkındalık sağlayabilsek.

Şarkılarla Kavramlar -1-

Yeni bir seriye başlıyorum burdan. Adına "şarkılarla kavramlar" demek istedim. Çünkü bazı müzikler bende sadece romantikçe bir ...