19 Kasım 2018 Pazartesi

Şarkılarla Kavramlar -1-

Yeni bir seriye başlıyorum burdan. Adına "şarkılarla kavramlar" demek istedim. Çünkü bazı müzikler bende sadece romantikçe bir "derdime tercüman" hissini yaratmıyor daha da ötesine geçip aydınlatıyor. Evet evet şarkılarla aydınlanıyor, öğrendiklerimi içselleştiriyorum. Siz buna meslek hastalığı da diyebilirsiniz :)  Birçok şarkısını severek dinlediğim Nil Karaibrahimgil'in He-man şarkısı bunlardan biri. Şarkı tam bir idealleştirme tanımı benim için. Yani bir insanın ya da görüşün mükemmel olduğuna inanma durumu. Esasında ruhsal bir savunma olan idealizasyon bazı dönemlerde ve bazı dozlarda normal kabul edilirken bazı durumlarda ilişkilerimizi ciddi anlamda olumsuz etkileyen bir beklentiye dönüşebiliyor. Gelişimsel olarak normal olan durumlara baktığımızda karşımıza ergenlik dönemi çıkıyor. Ergenlik dönemi kimlik açısından o kadar zorlayıcı bir dönem ki ailesinden ayrışan çoğu ergen kendine salt doğru kabul ettiği bir ideoloji veya lider bulur ve öteki görüşleri yanlış ilan eder. Dönemsel olarak buna ihtiyaç duymaktadır, çünkü kendisini bütün olarak tutmak ve değersizlik endişesini azaltmak için dış dünyada bölünmüş gerçekler, kesin doğru ve kesin yanlışlar arar. Süreç içinde bir ötekinin içindeki doğruları, kendi ideolojisi içindeki yanlışları gördükçe bütünleşme yaşar ve idealleştirmeler çöker. Birçok şeyi olgunca değerlendiren sağlıklı ve bütün bir kimlik çıkar. Bu iyi bir tablo tabii. Çoğu zaman işlerin böyle gitmediğine rastlamışsınızdır. Dünyayı siyah-beyaz bölmek hiç de nadir bir durum değil. İdealizasyonun  bu şekilde yetişkinlikte de devam etmesinin ise pek çok sebebi var. Benim en çok sevdiğim sebep narsistik ihtiyaçları gideren idealizasyon. Kişi idealleştirme yapar çünkü içindeki değersizlik duygusuyla savaşmak için kolay görünen bir yoldur bu. Tek yapması gereken ideal bir nesne seçmek, onun  şemsiyesi altına girerek uzantı olmanın tadını çıkarmaktır (!) Birçok romantik aşkın temel dayanağı budur. Ancak burdaki tehlike tüm yatırımın ötekine yapılmasıdır. Ötekini mantıklı değerlendirmekten uzaklaşmak istikrarsız bir hayat sürmemize sebep olur. Zira "mükemmel olmayan her şey" büyük kırılmalara sebep olur. Böyle bir kırılmanın olduğu yerde ise öfke kaçınılmazdır. Değersizlik duygusu tüm savunmalara rağmen ortaya çıkmıştır. May, yetişkin bir biçimde aşık olmanın önkoşulu olarak "şefkat"e  vurgu yapar. Şefkat ; başkasını kendisi gibi bir insan olarak tanımaktan, ötekinin acı ve sevinciyle kendini özdeşleşmekten,  suçluluk ve acıma duymaktan, hepimizin ortak bir insanlık zemininde var olduğumuzun farkında olmaktan geçen bir durumdur.
Şimdi bu şarkıyı tekrar dinleyebilir, idealleştirmelere dikkat edebilir hatta orjinal klibi izleyerek idealleştirilen nesnenin çöküşünü tekrar değerlendirebilirsiniz. Unutmayın değer içten gelir. İçinizde hissetmediğiniz bir değeri hiçbir kahraman veremez !

4 Kasım 2018 Pazar

Möbius Şeridi

Bundan birkaç hafta önce, bir kitapta rastladım möbius şeridine. Moebius (1790-1860) tarafından bulunan ve matematikçi / sanatçı Escher (1898-1972) 'in aynı isimli eseriyle ünlenen bu şeridin en önemli özelliği tek yüzünün olması.  Normalde bir kağıt şerit üzerinde elimizi kaldırmadan sadece bir yüzeyine çizgiler çizebiliriz. Çünkü kağıt şeridinin 2 yüzeyi vardır. Möbius Şeridinde ise durum farklıdır. Kalemle elinizi hiç kaldırmadan hareket ettiğinizde başladığınız yere geri dönersiniz. Escher'in karıncalarının hapsolduğu döngü gibi. 

Peki sen hiç yaşadın mı? Başlangıçlarını, ayrılıklarını düşün. Farklı farklı yollar denemene rağmen sürpriz bir şekilde kendini başladığın yerde buldun mu hiç? Bulduğun noktada dur. İşte o nokta senin möbius şeridinin yapıştırıldığı yer. O nokta senin doğumun, o nokta senin travman, o nokta senin bir türlü farkedemeyip çözmek için tekrar tekrar aştığın yolların başlangıcı. İçindeyken göremediğin, görebilmek için dışarı çıkman gereken şeridin, tekrarın, döngün. O şeridin içindeyken onlarca mazeret ve suçlu bulabilirsin. Başlangıç noktasına her geldiğinde bir daha olmayacağını düşünebilirsin ama matematik şaşmaz, psikoloji de biraz. Tıpkı Loveless filmindeki gibi. 
Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev'in yönetmenliğindeki Loveless, Cannes'ta jüri özel ödülünü almış bir dram. Yönetmen filmi "Tolstoy, bütün romanlarında evliliğe giden yolu anlatır. Ben, izleyiciye düğünden sonra yaşananları anlatmak istedim" sözleriyle özetlemiş.  Filmde boşanmanın eşiğinde olan genç bir çift, çocukları Alyosha'nın velayeti üzerine tartışırlar. Alyosha iki taraf için de bir yüktür. Bunu duyan Alyosha, çareyi evden kaçmakta bulur. Alyoha'nın kaçışıyla annenin-babanın suçluluklarını, geçmiş hesaplaşmalarını ve hikayenin bütününü görürüz. Ancak filmin sonunda aslında hiçbir şeyin değişmediğini, herkesin başlangıç noktasına geri döndüğünü anlarız. 
"elimdeolasaherebeveyneizletirdim" filmlerinden, izleyin izlettirin efendim...


28 Aralık 2017 Perşembe

Cocuklara Cinsel Egitim Nasil Verilmeli?

Cinsellikle ilgili sorular gerek ergenlik dönemi gerekse çocukluk çağlarında ebeveynleri en çok zorlayan soruların başında gelir. Bu konuda çocukların tepkileri ailenin tutumuna göre farklılaşabilir. Bazı çocuklar ailenin kaygısını fark ederek cinsel kimliği ve meraklarını tamamen yok sayan bir savunma mekanizması geliştirebilirken, bazı çocuklar ailenin etkisiyle bu konularda merak ettiklerini rahatlıkla sorar ve öğrenirler. 
Öncelikle bu konuda kaygılanan ailelerin bu kaygısının doğal olduğunu kabul etmek gerek. Böylesine hassas bir konu, çocuğa ne zaman, nasıl ve ne kadar anlatılmalıdır? tüm bu sorular aslında verilmesinden emin olunan cinsel eğitim gerçeğinin üstünü örterek ebeveyni sessizleştirebilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, sizin yapacağınız doğru bir bilgilendirme çocuğunuz için çok önemli olacaktır. Çocuğun merak ettiği sorulara aile tarafından cevap verilmesi sağlıklı bir ruhsal yapı için elzemdir. Bu cevaplar sayesinde çocuklar endişelerinden kurtulabilecek, kendi bedeninin farkına varacak ve cinsel kimliğiyle barışacaktır. Bu konudaki sorunlar, çoğu zaman ebeveynlerin olumlu tutumlarıyla değişir. ayrıca çocuklar evde rahat bir ortamda merak ettiklerini sorabilirlerse çevreden edindiği yanlış bilgilerin önüne geçmek de mümkün olacaktır. Aksi halde öğrenilen yanlış inanışlar pek çok probleme yol açabilir. Çocuk dışardan öğrendiği bilgileri anne ve babayla konuşabilmeli, eksik ya da yanlış bilgilerini düzeltmeli, gerekirse konu üzerinde anlaşma sağlanana kadar tartışmalıdır. Bu sayede çocuk bu konuyu konuşulmaması ve bastırılması gereken bir konu olarak değil insanın doğasında var olan bir konu olarak kabul eder. Tabi doğru cinsel eğitim, bu doğallığı bir sınırsızlık şeklinde değil mahrem bir alan olduğu bilinciyle vermeyi de barındırır.
Şimdi gelelim cinsel eğitimle ilgili sık sorulan sorulara. 

1) Anne mi, Baba mı?

Öncelikle bu konuları annenin mi babanın mı vermesi gerektiği merak edilir. Genellikle kız çocuklarıyla anne, erkek çocuklarla baba konuşur. Bu doğru bir tercih olsa da koşul değildir. Eğer babanın kaygıları varsa anne, annenin kaygıları varsa bu görevi üstlenebilir. Burada çocuğun tercihi de önemlidir. Çocuklar da bu konuda daha rahat konuşabileceği ebeveyni seçer genellikle.

2) Ne Zaman Konuşulmalı, Ne Kadar Anlatmalı? 

Ebeveynlerin merak ettikleri bir diğer konuysa, cinsel eğitimin ne zaman verileceğidir. Aslında bununla ilgili keskin bir yaş aralığı yoktur ancak çocuğun gelişimsel özelliklerini bilmek önemlidir. Özellikle Freud’un psikoseksuel gelişim kuramı bize bu konuda rehberlik edebilir. Bu kurama göre çocuklar 3 yaşından itibaren cinsiyetini fark etmeye başlar. Cinsiyet ve kimlik ayrımı yapar. Bunu yaparken sosyal rolleri de öğrenir. Cinsellikle ilgili sorularda bu yaş civarında başlar. Bu dönem yaklaşık 7 yaşına kadar devam. Sonrasında gizil dönem gelir. Yani cinselliğin gündemden kalktığı, ergenliğe kadar konuşulmadığı yaşlar. Gizil dönemde mühim olan konular okul, arkadaşlık, başarı olmaya başlar. Ergenlik de gizil dönemin ardından cinselliğin güç toplanarak geldiği bir dönemdir aslında. Kız-erkek ilişkileri, bedensel ve hormonal değişmeler okları tamamen cinsel kimliğe yönlendirir. Bu dönemde ailenin cinselliğe bakışı çocukta patolojik durumlar oluşmasına da sebep olabilir. Sonuç itibariyle cinsel konuların konuşulması için net bir zaman dilimi olmamakla birlikte çocuğun merak ettiği konuları konuşmaktan kaçınmamalı, çocuğun diline ve yaşına uygun şekilde cevaplar verilmelidir. Aksi takdirde çocuk yaşıtlarından geride kalabilir, kendini bilgisiz ve yetersiz hissedebilir. Bunu yaparken çocuğu hazır olmadığı bilgilere de boğmamak gerekir. Erken verilecek bir bilgi çocukta ruhsal anlamda sıkıntı yaratabilir. 

Çocuklara mahremiyet ne zaman anlatılmalıdır? Aslında çocuk 3-4 yaş civarında anne ya da babayla ortak olan yönlerini, cinsel bölgedeki farklılıklarını fark ettiği için bu yaşlardan itibaren bu çocuğa yavaş yavaş anlatılabilir. Özel bölgeler tanıtılır, bu bölgelere kimsenin dokunamayacağı anlatılır. Gerekirse bu konuda bir hikâye kitabından destek alınabilir. Ayrıca özel bölgeleri boyama şeklinde etkinlikler yapılabilir. Çocuklar küçük yaşlarda kıyafetsiz gezme eğiliminde olabilirler. Mahremiyet kavramını kazandıkça bu eğilim terkedilir. Dikkat edilmesi gereken nokta baskından kaçınmaktır. Çocuklar ayıp, günah, yasak gibi kavramlarla bu dönemde tanışır. Bu kavramları kullanarak baskı yapmak ilerisi için utangaç ve çekingen bir kişilik oluşturmasına sebep olabilir. bu dönemde kadın ve erkek arasındaki farklar konuşulabilir. Erkeklerin mahrem alanı farklı, kızların farklı şekildedir. Bu yüzden tuvaletlerini de farklı yapar. Erkekler ilerde baba olur kızlar anne olur. Anneler bebek doğurdukları için vücutları farklıdır. Göğüsleriyle bebeklerini beslerler, şeklinde açıklamalar yapılabilir.

Cinsiyeti anlayan çocuk bu kez kendisinin nasıl olduğunu sormaya başlar. Öncelikle annenin karnında büyüdüğünü söylemek gerekir. Orası bebek büyüyene kadar onun için çok güvenli ve sıcak bir yerdir. Bebek büyüdükçe annenin karnı da büyür. Yeteri kadar büyüdükten sonra annenin aşağıdaki deliğinden çıkar, dünyaya gelir diye anlatılır. Burada detay isteyen çocuklara anne karnı detaylıca, uygun bir dille anlatılabilir. Çocuklar annenin kesileceğinden endişelenebilir. Bu durumda annenin aşağısında bulunan özel deliğin bebek büyüdükçe kendiliğinde genişlediğini bu arada bebeğin kafasının da ufacık olduğunu ve kolaylıkla çıkabileceğini anlatmak gerekir. 

İlerleyen zamanlarda çocuk için bu açıklama yeterli olmaz. Niye her istediğinde bebek olmuyor, nasıl olur diye daha detaylı sorular sorabilir. Bu aşamada bebeğin bir tohumdan oluştuğunu, bu tohumun bir parçasının annede bir parçasının da babada bulunduğu bebeğin bu tohumların birleşmesiyle anne karnında oluştuğunu söyleyebilirsiniz. Burda anne ve baba birbirini sever, bir bebek yapmaya karar verir ve sonra tohumları birleştirir diye istek, karar, sevgi konularına vurgu yapabilirsiniz. İlerleyen yaşlarda yani 9-10 yaş civarı, çocuk tohumla ilgili sorular sorar ise sperm, yumurta ve döllenme olayı anlatılabilir.

3) Çocukluk Mastürbasyonu

Bu dönemde anne ve babaları kaygılandıran bir diğer konu mastürbasyon konusudur. Çocuk tesadüfi olarak, bedenini tanırken cinsel organına dokunmaktan haz aldığını fark eder ve bu hazzı sürdürmek ister. Bu yüzden bazen eliyle uyararak bazen de bir yerlere sürtünerek mastürbasyon yapar. Bu çok doğal ve olasıdır. Ancak yapılan araştırmalar aşırı mastürbasyon yapan çocukların ihmal edilmiş, kaygılı ve huzursuz olduğunu göstermektedir. Burada aşırı mastürbasyon davranışı ve doğal olan haz mastürbasyonu olarak ikiye ayırıyorum. Eğer mastürbasyon aşırı yapılıyorsa ve huzursuzluk temelliyse sebep olan faktör iyice araştırılmalı ve mutlaka önlem alınmalıdır. Bu tür için bir uzman desteği önemlidir. Bunun dışında aile mastürbasyon karşısında çoğu zaman ne yapacağını bilemez. Bu durumlarda sakin kalabilmek, panik yapmamak çok önemlidir. Neden kaynaklanıyorsa kaynaklansın çocuğu utandırmak, suçlamak, azarlama veya tehdit etmek tamamen yanlıştır. Çocuk küçükse bunu yaptığında davranışa dikkat çekmek yerine görmezden gelmek ve çocuğun dikkatini daha eğlenceli bir aktiviteye çekmek daha doğrudur. Büyük çocuklarda ise bu konu konuşulup mahremiyete vurgu yapılabilir.

4) Ergenlikte Konuşulması Gerekenler Nelerdir?

Ergenlik dönemine gelindiğinde çocuklar genelde bu konuları aileyle konuşmaya karşı isteksiz olabilirler ancak aileler ergenlikten önce çocuklarına bedenindeki olası değişimler hakkında bilgilendirme yapmalıdırlar. Çocuğun ihtiyacı olan bilgi verilmeli, gerekirse doğru bilgilerin ve resimlerin yer aldığı ansiklopedilerden faydalanılmalıdır. Çocuklar bu dönemde özellikle çevreden pek çok yanlış bilgiye maruz kalmaktadır. Bunun önüne geçmek için yapılacak olan, sağlıklı bir cinsel eğitim önem kazanmaktadır. Anne ve babanın bu durumda ulaşılabilir olması önemlidir. Ebeveyn cinsel eğitimi rahatlıkla veremiyorsa bir uzmandan destek almalıdır.

Uzman Psikolog / Psikolojik Danışman Ebru YURDALAN

2 Aralık 2017 Cumartesi

ÇOCUK MERKEZLİ OYUN TERAPİSİ VE FİLİAL TERAPİ

Çocuk Merkezli Oyun Terapisi

Çocuk merkezli oyun terapisi çocuğun görüldüğü ve her yönüyle kabul edildiği güvenli bir ortamda, içindeki iyileştirici güçle gelişme sağlayacağına inanan bir oyun terapisi türüdür. 
Çocuk merkezli oyun terapisinde çocuğun istediği oyuncağı seçmesine, istediği oyunu kurmasına fırsat verilir. Hiçbir yönlendirme yapılmaz. Terapistin görevi çeşitli tekniklerle çocuğun içinde yaşadığı duyguları açmasına, en derinlerinde varolan sıkıntılarını ve çatışmalarını oyunla çözebilmesine yardımcı olmaktır. Çocuk oyunla katarsis sağlar, yani rahatlar. Çünkü oyun çocuğun özel alanıdır. Orda oluyormuş gibi yaptığı her şey çocuk için gerçektir. Oyun terapistleri çocuğun gerçeklik alanına girmeye çalışır. Çocuğa ve çocuğun duygularına odaklanır. 
Çocuk merkezli oyun terapistleri çocuğun oynadığı oyunun içeriğine birkaç durum dışında müdahale etmez. Çocuğun oyundaki sorununu çocuk adına çözmez. Çocuğun sorununu çözeceğine inanır. Çocuğun problem çözme becerisi ve özgüvenini bu sayede gelişir. Çocuk oyunda pek çok seçim yapar. Bu sayede özerkliği de deneyimlemiş olur.

Çocuk Merkezli Oyun Terapisinde Süre - Süreç

Çocuk merkezli oyun terapisinde bir seans 50 dakika sürmektedir. Terapinin genel olarak ne kadar süreceği ise çocuğun özelliklerine, gösterdiği semptoma ve beklentilere göre değişmektedir. Bu sebeple net bir süre verilemez. 
Çocuk oyun odasına girdikten sonra yaklaşık 3-4 seans bir keşif sürecine girer. Oyun terapistiyle bağ kurdukça problemli tarafları ortaya koyar. Oyun terapistinin güvenilirliği test edip gerçekten kabul edildiğini hissettikçe iyileşme gerçekleşir.
Diğer oyun terapilerinde olduğu gibi çocuk merkezli oyun terapisinde de ebeveynin sorumlulukları vardır. Anne ve babalar sürecin aktif katılımcısıdır. Oyun terapistiyle iş birliği içinde olmaları süreci hızlandırır. 

Kimler Çocuk Merkezli Oyun Terapisinden Faydalanır?

1.Tepkisel ve dürtüsel çocuklar,
2.Ayrılmayla ilgili kaygıları olan çocuklar,
3.Korkuları ve fobileri olan çocuklar,
4.Travma yaşamış çocuklar,
5.Çocukluk çağı depresyonu yaşayan çocuklar,
6.Dikkat eksikliği ve/veya hiperaktivitesi olan çocuklar,
7.Öfke kontrolüyle ilgili sorun yaşayan çocuklar,
8.Özgüven eksikliği olan çocuklar,
9.Seçici konuşmazlık yaşayan çocuklar,
10.Dışa atım bozukluğu yaşayan çocuklar (alt ıslatma, dışkı kaçırma, tutma)
11.Duygu düzenlemeyle ilgili problem yaşayan çocuklar, çocuk merkezli oyun terapisinden faydalanabilir.

Çocuk Merkezli Oyun Terapisinde Yaş Aralığı Nasıl Olmalıdır?

Çocuk merkezli oyun terapisi 2-8 yaş aralığında oldukça etkilidir ancak bu yaş aralığı 12 yaşına kadar esnetilebilir. Bu esneme ek olarak başka tekniklerinde dahil edildiği bir terapötik sürece dönüşebilir.

Filial Terapi

Filial terapi ebeveynlere çocuk merkezli oyun terapisinin öğretildiği yapılandırılmış bir terapi modeli olarak tanımlanabilir. Bu yapılandırılmış program 8-10 seans arasında değişmektedir. Filial terapiyi öğrenmek için illa davranış problemleri olan bir çocuğa sahip olmanız gerekmez. Filial terapi sorunsuz çocuklarla da yapılır ve çocukta birçok olumlu davranışın gelişmesini sağlar.
Anne ve babalar bu süreçte çocuklarıyla özel bir oyun saati oluştururlar. Oluşturulan bu özel oyun saatleri oyun terapistinin de desteğiyle yürütülür. Ebeveynler çocuklarının gelişim dönemi özelliklerini öğrenir. Duygu etiketleme çalışmaları yapar. tercih sunma ve kural koyma konularında çalışmalar yapar ve tecrübe kazanır. evde uyguladıkları seanslar için oyun terapistinden birnevi süpervizyon desteği alır. ebeveynler yetkin hale geldiklerinde seanslar bitirilir. 

Filial Terapinin Aile ve Çocuk İçin Faydaları Nelerdir?

Çocuk İçin Faydaları; 

1.Çocukların kendilerini tamamen merkezde hissettiği bir yarım saatleri olur. Bu sürede kendileri için gündem olan her şeyi oyuncaklarla ve kurdukları oyunlarla tam da kendi istedikleri şekilde ortaya koyma imkanı bulurlar. Böylelikle bir rahatlama hissederler.
2.Çocuklar oyun boyunca yaptığı her şey görüldüğü için kendileri değerli hissederler ve özsaygıları gelişir.
3.Çocukların duyguları sözel olarak etiketlendiği için çocuklar kendi duygularını tanımlamayı öğrenirler. Bu sayede kendilerini eylemden ziyade sözle ifade etme becerisi kazanırlar.
4.Çocukların agresyonunu yönetebilen ve sakin kalan ebeveyn sayesinde çocuklar duygularını düzenleyebilme becerisi kazanır.
5.Çocuk kendi duygusunu tanımladıkça bir ötekinin duygusunu da görebilmeyi öğrenir ve böylece empati yapma yeteneği gelişir.
6.Çocuk ihtiyaçlarını doğru şekillerde ifade etmeyi öğrenir.
7.Çocuklarda mevcut bulunan davranış problemleri oyun saatleri sayesinde azalır.
8.Çocukların günlük hayatlarında karşılaştığı sorunlara yönelik problem çözme ve adaptasyon becerisi gelişir.
9.Sunulan tercihler ve konulan sınırlar sayesinde çocuğun güvenli dünya algısını desteklenir. Kendinin ve dünyasının sınırları netlestikçe güvenlik artar.
10.Çocuğun özerklik ve girişimcilik özellikleri gelişir. 

Ebeveynler İçin Faydaları;

1.Çocuklarının gelişim dönemi özelliklerini iyi öğrenerek onların ihtiyaçlarını, duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını daha iyi anlayabilmelerini sağlar.
2.Çocuklarıyla iletişimleri kuvvetlenir. İletişim güçlendikçe ilişkileri de sağlamlaşır. Daha derin ve doyurucu bir ilişkiye döner.
3.Çocuklarıyla kurdukları yeni ilişki biçimi kendi kaygılarını azaltır ve rahatlamalarını sağlar. Çaresiz hissettikleri durumlar azalır.

Aslında sadece çocukla ilgili bir aktivite gibi görünse de filial terapi aile içindeki tüm ilişkileri değiştirmeyi sağlayan bir metoddur. Ebeveynler çocukları için oluşturdukları empatik dili eşler arasındaki ilişkiye de taşır. Daha yakın ve derinden bir ilişki kurmalarına yardımcı olur.

Filial Terapi Kimler İçin Uygundur?

Bu soruya çocuğu, ebeveynleri ve aile arasındaki ilişkileri bilmeden cevap vermek güç. Ancak; 
1) Yaşı çok küçük olan çocukların aileleriyle,
2) Mekansal olarak uzak olan, çocukla çalışmamın mümkün olmadığı durumlarda, online olarak çalışılacak ailelerle,
3) Sınırlı bir sürenin söz konusu olduğu durumlarda, filial terapinin uygun olduğunu söyleyebiliriz.

Problemli alanlar bazında bakıldığındaysa, çocuk merkezli oyun terapisinin uygulandığı her durum için filial terapi eğitimi verilebileceği gibi, hiçbir sorunu olmayan çocukların aileleri için de önerilebilir.

Uzman Klinik Psikolog / Pedagog Ebru YURDALAN

Şarkılarla Kavramlar -1-

Yeni bir seriye başlıyorum burdan. Adına "şarkılarla kavramlar" demek istedim. Çünkü bazı müzikler bende sadece romantikçe bir ...